M. Ali KAYA



Nefis insanın dünyaya bakan ve topraktan olan bedenidir. Beden bütün menfaatlerin ve zevklerin kaynağıdır. Bu nedenle kendi menfaatini ve zevklerini arar. Nefsin en önemli özelliği bencilliğidir. Bir şeylere sahip olmayı, övülmeyi ve gururlanmayı sever ve ister. Övgüye ve gurura sebep olan şeylere hakkı olmadığı halde sahip çıkar. Nefsani zevkleri arar ve ister. Allah ise adaleti ve hakkaniyeti emreder ve yapar. Nefsin haksız isteklerini yasaklar, nefsin kendi emeğinin ürünü olmayan şeyi ona vermez. Bu nedenle nefis Allah’ın düşmanıdır. Dinin emirleri nefsi terbiyeye, yasakları da nefsin kötü arzularına set çekmeye yöneliktir.

Nefsin en büyük özelliği yaptığı şeyleri herkesin görmesi ve bununla kendisini övmelerini istemesidir. Bunun için hiç te emeği ve hakkı olmayan şeyleri kendisine mal ederek anlatmaktan büyük zevk alır. Bu ise yalandır. Yüce Allah “Niçin yapmadıklarınızı söylersiniz. Bilmez misiniz ki Allah katında en büyük günah yapmadıklarınızı yapmış gibi anlatmanızdır” (Saf, 61:2-3) buyurarak nefsin bu hastalığına dikkatimizi çekmiştir. Nefsi terbiye etmenin ve ıslah etmenin yolu ona acımak ve Allah’ın farzlarını yaparak haram kıldığı şeylerden onu sakındırmaktır. Bu şekilde nefis “Nefs-i Emmare” mertebesinden “Nefs-i Levvame” yani yaptığı yanlışları görerek kendisini kınama ve “Nefs-i Mutmainne” yani, Allah’ın emir ve yasaklarının kendi faydasına yönelik olduğu konusunda tatmin olur ve ibadete yönelir. Yani farzları gönül rızası ile yapar ve günahlardan korkarak kaçar.

İlim ve irfan sahibi o kimsedir ki tüm hallerine riyadan, gösterişten ve kendisini beğenmekten kaçınır. Zira nefsani olan bu duygular insanı helake götürür. Zira “Nefs-i Emmare” bütün kötü duyguların ve hislerin kaynağıdır. Kulun Allah’ın rızasına uygun hareket etmesine engeldir. Ruh bedende kaldığı sürece nefsin dertlerinden ve sıkıntılarından kurtulması mümkün değildir.

Bir bu çalışmamızda nefsin en tehlikeli hastalığı ve kötü huyu olan bencillikten kaynaklanan “Riya ve Gösterişin” yanlışlığı ve bu hastalığın tedavi çareleri üzerinde duracağız.

1. Riya ve Gösteriş Yalancılıktır ve Haramdır:
Riya kalplerde olanı gizleyerek farklı davranmaktır. İbadetlerde başkalarının rızasını ve beğenisini istmektir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Namaz konusunda yanılan ve gösteriş için namaz kılanlara veyl ve yazıklar olsun. Kendilerine yazık edenler ve cehennemin veylün vadisine girecek olanlar gösteriş için namaz kılanlar ve maunu, en küçük yardımı dahi yakınından, komşusundan ve arkadaşından esirgeyenlerdir” (Maûn, 107:4–7) buyurarak riya için yapılan ibadetin kişiyi kurtarmak yerine cehennem azabına sebep olacağını bizlere haber vermiştir.

Riya, kalplerinde farklı şeyler düşündükleri halde dilleri ile farklı şeyler söylemek ve kendilerini savunmaktır. Yüce Allah bu davranışın münafıklara ait olduğunu haber vermektedir. “O münafıklar ‘Biz savaşmayı bilmiyoruz. Bilseydik arkanızdan gelirdik’ dediler. Onlar o gün imandan çok küfre yakındılar ve kalplerinde olmayan şeyleri söylüyorlardı. Allah ise onların kalplerinde ne sakladıklarını çok iyi bilmektedir” (Âl-i İmran, 3:167) buyurarak kalplerindeki olanı gizleyerek dilleri ile farklı şeyler söyleyenleri riyakar, yalancı ve münafık olarak nitelemektedir.

2. Riya Münafıklık Alametidir:
Riya münafıkların alametlerindendir. Nitekim yüce Allah “Münafıklar Allah’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da hilelerini başlarına geçirir de bundan kendileri zarar görürler. Yine onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, ibadet ettikleri zaman da halka gösteriş için yaparlar. Allah’ı da pek az zikrederler” (Nisa, 4:142) buyurarak riyanın, Allah’ı az zikretmenin ve üşenerek ibadet etmenin nifak alameti olduğunu bize haber vermektedir.

Allah insanın kalbine bakarak hükmünü verir. Çünkü Allah “Latiftir ve Habîrdir, kalplerdeki tüm sırları ve gizlilikleri bilir. Çünkü O Allah yaratıcıdır ve yaratan bilmez mi?” (Mülk, 67:13-14) Elbette bilir.

3. Riya Gizli Şirktir:
Riya bir nevi şirktir. Çünkü Allah için yapılması gereken ve gerçekte ancak Allah’ın layık olduğu ibadeti, şükür ve Hamdi başkalarında vermek şirktir. Bu nedenle yüce Allah “Bilin ki ilahınız tek bir ilahtır. Kim Rabbine kavuşmayı arzı ederse, salih amelleri işlesin ve ibadetinde Rabbine hiçbir şeyi şirk koşmasın” (Kehf, 18:110) buyurarak amel ve ibadetleri başkaları için yapmayı, yani riyakarlığı şirk olarak nitelemiştir.

Riyanın sebebi nefislerin kendilerine düşkün olması ve bencilliktir. Nefsin başıboşluğu istemesi ve hiçbir kayıt altına girmek istememesi hevaya uymak olarak isimlendirilmiştir. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde “Hevaya uymayın ki sizleri Allah yolundan saptırmasın” (Sad, 38:26) buyurmuştur.

Peygamberimiz (asv) “Riya gizli şirktir” buyurmuştur. Yüce Allah da bir kutsi hadiste “Ey Âdemoğlu! Ben hayırlı ortağım. Ortak edinmekten münezzehim Bir kimse amelinde benden başka ortak kabul ederse o benim için olmaz ortağı için olur. ben ancak benim için yapılan ameli kabul ederim” buyurarak bizleri ihlasa, yani sadece Allah rızasını kast ederek amel işlemeye çağırmıştır.

4. Gerçek Âlimler İnsanları Riyadan İhlasa Çağıranlardır:
Peygamberimiz (asv) buyurdular: “Sizler ancak beş şeyden beş şeye davet eden âlimlerin sohbetlerinden istifade ediniz. Dünya sevgisinden zühde ve ahirete, riyadan ihlasa, kibirden tevazuya, zayıf imandan ilmî ve yakîni imana, düşmanlıktan dostluğa ve kardeşliğe davet eden âlimlerin ilminden istifade ediniz.” Bu sayılanlar o kimsede yoksa o zaman ondan istifade edilmez. Zira insanları Allah yolundan saptırırlar.

Dünya hayatının rahatında ve dünyayı kazanmaya çağıran âlim değil, Allah adamı değil ehl-i dünyadır. Zira insanları dünyaya davet etmek ve çalışmaya teşvik etmeye gerek yoktur. Nefsi ve hevası, ihtiyaç ve havassı zaten onu dünyaya mecbur etmektedir. Dini vazifelerini ihmal ederek dünyaya yönelmek ve hiç ölmeyecekmiş gibi dört elle mala ve caha sarılmak dinine ve ahiretine zarardır.

Peygamberimiz (asv) “Bir kimse ahiret amelini dünya için işlerse onun bu ameli kabul edilmez, ahirette de hiçbir nasibi olmaz. Allah dünyayı ahiret niyetine göre verir, ama ahireti dünya niyetine göre vermez. Bu ümmet ahiret amelini dünya için işlemediği sürece yükseklik, üstünlük ve dünyayı elde etme müjdesini almıştır. Ahirete çalışana Allah dünyayı verir; ama dünyaya çalışana ahireti vermez” buyurarak dünyayı amaç edinmemek gerektiği dersini vermiştir.

5. Din İçin En Zararlı Olanlar Münafıklardır:
Peygamberimiz (asv) “Ümmetim için en çok korktuğum dilli münafıktır. Dili ile insanları aldatır, ikiyüzlülüğü ile de mü’minleri aldatır ve dalalete sevk eder. Nefism kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, başınıza yalacı emirler ve facir ve fasık vezirler, hâin yardımcılar, zâlim reisler, fâsık hâfızlar ve cahil abidler gelmedikçe kıyamet kopmaz. Allah o zaman onların üzerlerine pek çok zulmetler ve musibetler gönderir. Bu idareciler tehevvürle, Yahudiler gibi acele ile işlerinin sonunu düşünmeden zulme girerler. Bu halleriyle islamiyeti parça parça kırparlar. Öyle ki Allah Allah diyen kalmaz” buyurarak nifakın ve münafıkların Müslümanların dinlerine ve dünyalarına vereceği zararlara dikkatimizi çekmiştir.

Peygamberimiz (asv) devamla buyurdular ki: “Kıyamet günü pek çetin azaba uğratılan bir kısım kulları vardır. Mahşer ehli bunların azabının dehşetinden amellerini merak edip sual ederler. Allah Teâla ‘Bunlar yalnız kaldıkları zaman büyük günahları işlemek suretiyle bana karşı isyan ederlerdi. İnsanlardan korkarak çekinirlerdi ama Benden çekinip korkmazlardı. İnsanları büyük bilirlerdi ama beni büyük bilmezlerdi. İzzetim ve celalime yemin olsun ki size onlara en dehşetli azabı tattıracağım’ buyurur.”

Peygamberimiz (asv) buyurdu: Son zamanlarda bir takım kimseler çıkarak dünyayı dine karıştırırlar. İnsanlara mülayim görünmek için koyun postuna bürünürler. Konuşmaları baldan tatlıdır; ama kalpleri taştan daha serttir. Sözleri aldatıcı ve tatlı, kalpleri kötülük peşinde ve niyetinde olup kurttan daha merhametsizdir. Yüce Allah onlar hakkında ‘Onlar beni mi aldatmaya çalışıyorlar, yoksa bana karşı isyana cesaret mi buluyorlar? Zatıma yemin olsun ki onların arasına öyle bir fitne yayacağım ki aralarındaki halim-selim olanlar dahi şaşırıp kalacaklar’ buyurur.”

Peygamberimiz (asv) devamla “O kul ne kötü bir kuldur ki Allah’tan alacağı sevap için kullara perde olur. İnsanlar onun elindekini almayı umarak kendisine tapınmakta, o insanı memnun etmek için kendisini yormaktadır. Böylece kişi inancını bozar ve dininden çıkar. Mürüvvetini de pisi pisine yok eder, istediğini de elde edemez, etse de başına bela eder. Kendisinden bir şeyler umduğu kişiyi de kendisi ile Rabbi arasına koyar. Büyük şeyleri Allah’tan ister, küçük şeyleri de kullarından bekler. Allah’ın kullarına yaptığı hizmet kadar Allah’a itaatte bulunmaz” buyurdular.

İnsanları memnun etmek ve rızalarını kazanmak amacı ile Allah’ın emri olan ibadetleri yapanlar Allah katında amellerinin mükâfatını görmedikleri gibi yorgunlukları da kendilerine kalır. Ahirette de yaptıkları amellerinin mükâfatını görmek yerine riyakârlıklarından bir de cezaya müstahak olurlar. Nitekim peygamberimiz (asv) “Nice oruç tutanlar vardır ki kendilerine sadece açlıkları kalır. Nice namaz kılanlar vardır ki kendilerine sadece yorgunlukları kalır. Nice Kur’an okuyanlar vardır ki Kur’an onlara lanet eder. Böylelerinin riyası arşı titretir ve yüce Allah’ın öfkesini çeker” buyurmuşlardır.

6. Riyakârların Ahiretteki Cezaları Çok Ağırdır:
Yüce Allah cenneti yarattı ve içini “gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve insanın aklına ve hayaline gelmeyecek nimetlerle süsledi. Sonra cennete “Konuş!” ferman etti. Cennet “Kad eflaha’l-mü’minûn!” “İman edenler kurtuluşa ermişlerdir” (Mü’minûn, 23:1) dedikten sonra “Ben her cimriye ve riyakâra haram kılındım” dedi.

Peygamberimiz (asv) riyakârların ahiretteki azaplarını bize şöyle haber verir. “Yüce Allah gösteriş için amel işleyenleri cennete yaklaştırır. Amelleri ile kazanacakları nimetleri kendilerine gösterir ve “Sizin bu nimetlerden nasibiniz yoktur” diye onları geri çevirir. Onlar da “Rabbimiz ne olurdu bize bu nimetleri göstermeden cehenneme atmış olsaydın” derler. Yüce Allah buyurur ki ‘Bunu ben istedim. Sizler yalnız kaldığınız zaman büyük günahları işleyerek bana isyan ederdiniz. İnsanların arasına da tevazu ve ibadet ehli imişsiniz gibi çıkardınız. Kalbinizde taşıdığınızın tersine riyakârlık yapardınız. İnsanlardan çekinirdiniz ama benden çekinmezdiniz. İnsanlara saygı gösterir; ama bana saygı duymazdınız. Ben de bu gün sizi vereceğim mükâfattan mahrum ederek size en çetin azabı tattıracağım’ buyurur.”

7. Riyakârlar Ahirette Teşhir Edilir ve Azabın En Dehşetlisine Uğratılırlar:
Peygamberimiz (asv) “Riyakârlar ahirette dört isimle çağrılırlar” buyurdu. Bunlar “Yâ Kâfir! Yâ Fâcir! Yâ Hâsir! Yâ Gâdir” isimleridir. Sonra onlara “Dünyada yaptığınız amelleriniz boşa gitmiştir. Burada sizin hiçbir nasibiniz yoktur. Ey riyakâr ve hîlekarlar! Dünyada ameli kimin için işlemiş iseniz şimdi gidin mükâfatını da onlardan alınınız!” denir.

Yüce Allah Kur’ân-ı Kerimde amellerini riya için işleyen ve kalpleri ile inanmadıkları halde mü’minleri aldatmak için amelin em güzelini yapanların cehennemin en dehşetli azabına uğrayacaklarını “Şüphesiz münafıklar cehennemin en alt tabakasında ve azabın en dehşetlisindedirler. Onlar için kurtuluş ümidi ve hiçbir yardımcı da olmayacaktır” (Nisa, 4:145) buyurarak bize haber vermiş, nifaktan ve riyadan bizleri sakındırmıştır.

8. Riyakârlar Dünyada da Cezalandırılırlar:
Peygamberimizin (sav) sahabeleri kendi aralarında konuşurlarken şöyle derlerdi: “Bu ümmet daima yüce Allah’ın kudret elinde ve himayesinde olacaktır. Ancak alimleri devlet büyüklerine yakın olmak için birbirleriyle yarışırlarsa, salih olanlar kendilerini himaye için fâcirlere sığınırlarsa, hayırlıları şerlilerine güvenerek onlardan medet umarlarsa Allah onlardan elini ve himayesini çeker, onları muhtaç ve fakir eder. Kalplerini de korku ile doldurur. Zâlimleri onlara musallat eder ve dünyada azap içinde bırakıp perişan eder.”

Hasan-i Basri (ra) “Allah’tan af dilerken masiyete ve günaha devam eden, kendisini güvenilir olarak gösterirken hıyanet eden, başkalarına bir şeyi yasaklarken kendisi yapmaya devam eden, başkalarının yapmasını emrettiği şeyi kendisi yapmayan, muhtaç durumda iken üzülen ama zengin olunca fitneye düşen, sağlıklı iken kendisini güven içinde görüp hastalanınca pişmanlık duyarak dua ve niyaza başlayan, Allah’ın kendisini kurtarmasını umar ve ister ama bunun için mücadele etmez ve hayırlı amel işlemeyen, Allah’ın azabından korktuğu halde günahlardan kaçmayan, elindeki nimetin artmasını ister ama şükür etmeyen, sevap umar ama bunun için amel işlemekten kaçınan, amel ve ibadette sabırlı olmayan, oruç tutar ama uykuya tutturan kimse ne kötü bir insandır” demiştir.

9. Riyadan Nasıl Kurtuluruz:
Riyanın zıddı ve ilacı ihlas ve samimiyettir. Allah var olduğu ve layık olduğu için inanmak ve Allah emrettiği için ibadet peşinde koşmak, dünyevi ve uhrevi mükâfatı talep etmemek, ancak emredildiği için cehennemden Allah’a sığınmak ve yine istenmesi emredildiği için de cenneti yüce Allahtan istemekle ve başka hiçbir beklenti içinde olmamakla ihlası kazanır.

Hz. Ömer (ra) “Öyle giyinin ki bilginler seninle alay etmesinler, cahiller de seni gözlerinde küçük görmesinler” demiştir. Bilginler “Safi kalp ol da kıymetli kumaş giy. Helal ve şeriata uygun giyinmek muttakilerin, Allah’tan korkan takva sahiplerinin giyim şeklidir” demişlerdir.

Bir kişi peygamberimize (sav) gelerek “Ben elbiselerimin ve ayakkabılarımın iyi ve güzel olmasını ister ve severim. Bu kibir ve riya mıdır?” diye sorar. Peygamberimiz (asv) “Hayır! Allah güzeldir, güzeli sever. Riya hakkı kabul etmemek ve mü’min kardeşini hor ve hakir görmektir” buyurmuşlardır.