Sayfa 2/2 İlkİlk 12
18 sonuçtan 11 ile 18 arası

Konu: Tesettür Örtünme

  1. #11
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Tesettür Örtünme

    MUSAFAHA ETMENİN ÖLÇÜSÜ

    Muharremetından olmayan kadın ile erkeğin mu*safaha etmesi, dinimizce yasaktır.

    «İmam-ı Ahmed İbn-i Hanbel, Nesei, İbn-i Mace ve Tirmizi sahih diyerek Ümeyye bint-i Rukayya Radıyallahü Anha’dan şöyle rivayet etmişlerdir: Müşarünileyha demiştir ki; ben Resulullah’a biat([149]) edelim diye vardığımda... Ya Resulullah! Bizi musafaha etmez misin? dedik. Ben ka*dın*larla musafaha etmem, ancak yüz kadına sö*züm bir kadına sözüm gibidir buyurdu.

    Bazı rivayetlerde Resulullah kadınlara biatı za*manında mübarek eline bir sevb([150]) koyardı, bazılarında bir bardağa su koyup mübarek elini daldırır, sonra da ka*dınlar ellerini dal*dı*rırdı diye varid olmuştur. Meşhur ve mutemed olan budur ki, kadınlarla musafaha etmemiş*tir.» (Elmalılı Tefsiri sh: 4916)


  2. #12
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Tesettür Örtünme

    KADINLARA BAKMAK

    «Buhari 23. Mü’minûn Suresi’nin 19. âyetini zik*ret*miştir ki, meali şöyledir: Allah hem hain gözlerin (tecessüslerini) hem de (fâsid)([151]) gönüllerin gizle*diği te*ma*yülleri bilir…

    İbni Ebî Hatem’in, Abdullah bin Abbas vasıta*sıyla ri*vayetine göre; âyetteki hain gözlerin tecessüs([152]) ve fasid gö*nül*lerin te*mayülü şöyle tasvir buyurulmuştur: Hain gözlü o kimsedir ki; o, bir cemaatla bir yerde otu*rurken yanın*dan güzel bir kadın geçerse, ya*hut girdiği bir evde gü*zel bir kadın görürse, yanındakilerden hır*sız*layarak kadına sinsi sinsi ba*kar. Yanındakiler ken*disine bakınca hemen gözünü ayı*rır. Fakat Allah bilir ki, o hain gözlü kimse, kadının da*ire-i mah*re*miyetine gir*meğe gücü yetse muhakkak girmek ve zina et*mek ister.

    Bundan sonra Buhari’nin arka arkaya iki hadisi vardır ki, bunlardan birisi: Veda Haccında Resul-i Ekrem Medine’den hareket ettiğinde terkisine amcası Abbas’ın oğlu Fazl’ı almıştı. Yolda güzel bir kadın bir mes’ele sor*mak üzere yaklaştığında, Fazl ka*dına bak*mağa başladı. Kadın da son de*rece güzel olan Fazl’a bakıyordu. Bu manzarayı gö*rünce Hazret-i Peygamber Fazl’ın çene*sinden tutup öbür tarafa çevirdi.

    Öbürüsü de: Resul-i Ekrem bir kere as*habı yol üze*rinde otur*maktan men et*mişti. Fakat bilahare bu*nun iktisadî hayat için lüzum ve zarureti arz olu*nunca; Resul-i Ekrem ge*lip geçen kadın*lara bakılmaması, kim*seye eza olunma*ması gibi şartlarla mü*saade buyurdu.» (Sahih-i Buhari Muhtasarı ci:12 sh:187)

    Ebu Davud 12. Kitab-ün nikah 42. babı, kasdî ol*ma*yan ilk bakış müstesna, ka*dınlara bakmanın harami*yeti hakkında*dır.

    Bir hadis-i kudsîde mealen şöyle buyuru*luyor:

    «Namahreme bakmak, İblis’in okla*rından bir ok*tur ki, her kim benden kor*karak onu bırakırsa, (harama bak*mazsa) o haramın zevkine bedel ona bir iman veririm ki, o imanın celadet ve hala*vetini kal*binde duyar.» [153]

    Bediüzzaman Hazretleri, nazar-ı ha*ram ve teset*tür-ü nisvan([154]) meseleleri üze*rinde ehemmiyetle durmuş*tur. Ehemmiyetine binaen tekrar alıyoruz. Bunlardan bir kaç cü*z’î örnekler:

    «Kur’an merha*meten, kadın*ların hürme*tini muha*faza için, haya per*desini takmasını emreder. Ta heve*sat-ı rezile*nin ayağı altında o şefkat madenleri zil*let çekmesinler; âlet-i he*vesat, ehemmi*yetsiz bir meta’ hük*müne geçmesinler.(*) Medeniyet ise, kadınları yu*va*larından çıkarıp, perde*le*rini yırtıp, beşeri de baş*tan çıkar*mıştır. Halbuki aile hayatı, ka*dın-erkek mabey*ninde müte*kabil hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki açık-saçıklık, samimi hürmet ve muhab*beti izale edip ailevî hayatı zehirle*miştir. Hususan suretpe*restlik, ah*lâkı fena halde sars*tığı ve sukut-u ruha se*bebi*yet verdiği şu*nunla anlaşı*lır: Nasılki merhûme ve rah*mete muhtaç bir güzel kadın cenazesine nazar-ı şeh*vet ve he*vesle bakmak, ne kadar ahlâkı tahrib eder. Öyle de: Ölmüş kadınların suretle*rine ve*yahut sağ ka*dınların küçük cena*zeleri hükmünde olan suret*lerine heves*perverane bak*mak, derin*den de*rine his*siyat-ı ul*viye-i insaniyeyi sarsar, tahrib eder.» (Sözler sh: 410)

    «Bir genç hâfız, pek çok adamların dedikleri gibi, dedi: “Bende unutkanlık has*talığı tezayüd ediyor,([155]) ne ya*payım?” Ben de dedim: Mümkün oldukça na*mah*reme nazar etme. Çünki rivayet var. İmam-ı Şafiî’nin (R.A.) de*diği gibi: Haram nazar, nisyan([156]) ve*rir.

    Evet ehl-i İslâmda, nazar-ı haram ziya*deleştikçe, he*ve*sat-ı nefsaniye heyecana gelip, vücudunda su-i is*timalat(([157]) ile is*rafa girer. Haftada bir kaç defa gusle mec*bur olur. Ondan, tıbben kuvve-i hafızasına zaaf gelir.

    Evet bu asırda açık saçıklık yüzünden, hususan bu memalik-i harrede o su’-i na*zardan su’-i istimalat, umumi bir unutkanlık hastalığını netice vermeğe başlı*yor. Herkes cüz’î, küllî o şekvadadır. İşte bu umumi hastalığın tezayü*diyle, ha*dis-i şerifin verdiği müdhiş bir habe*rin te’vili([158]) ucunda görü*nüyor. Ferman etmiş ki: “Âhirzaman*da, hâfızların göğ*sün*den Kur’an nez’edi*liyor, çıkı*yor, unu*tulu*yor.” Demek bu hastalık dehşet*lene*cek, hıfz-ı Kur’an’a bu su-i na*zarla bazı*larda sed çekilecek; o hadisin te’vi*lini gösterecek.» (Kastamonu Lâhikası sh: 133)

    Bediüzzaman Hazretleri, nazar-ı haramdan ic*tinab etmekteki hassasi*yetini şöyle anlatır:

    «Tarih-i hayatımı bilenlere malumdur. Ellibeş sene ev*vel, ben yirmi yaşlarında iken, Bitlis’te merhum Vali Ömer Paşa hanesinde iki sene onun ısrarıyla ve ilme ziyade hürme*tiyle kaldım. Onun altı adet kız*ları vardı. Üçü küçük, üçü bü*yük. Ben, üç büyük*leri iki sene beraber bir hanede kaldığımız halde, birbirinden tefrik([159]) edip tanımıyordum. O derece dik*kat etmiyordum ki, bileyim. Hatta bir âlim misa*firim yanıma geldi, iki günde onları birbirinden farketti, ta*nıdı. Herkes bendeki hale hayret ederek bana sordu*lar: “Neden bakmıyor*sun?” Derdim: “İlmin izzetini muha*faza etmek beni baktırmıyor.”

    Hem kırk sene evvel İstanbul’da, Kağıthane şen*li*ği*nin yevm-i mahsu*sunda,([160]) Köprü’den ta Kağıthane’ye kadar, Haliç’in iki tarafında, binler açık-saçık Rum ve Ermeni ve İstanbullu karı ve kızlar dizil*dikleri sırada, ben ve merhum mebus Molla Seyyid Taha ve mebus Hacı İlyas ile beraber bir kayığa bindik. O ka*dınların yanların*dan geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Halbuki Molla Taha ve Hacı İlyas beni tec*rübeye karar ver*dikleri ve nöbetle beni taras*sud ettik*le*rini bir saat seyahat sonunda itiraf edip, dediler: “Senin bu haline hayret ettik, hiç bakmadın!” Dedim: “Lüzumsuz, ge*çici, günahlı zevk*lerin akıbeti elemler, teessüfler olmasından istemiyorum.”» (Tarihçe-i Hayat sh: 519)

    Açık-saçıklık âdet olmuş büyük şe*hirler ve çarşı-pazarlar, nazar-ı harama en çok tahrik edici yer*lerdir. İki hadis-i şerif mealinde şöyle buyuruluyor:

    «Gücün yeterse sen çarşıya girenlerin ilki ve çar*şıdan çıkanların sonuncusu olma. (Yani: Mümkün ol*duğu kadar çar*şılarda az bulun) Çünkü, çarşı şeytanın harb yeri*dir. (Günahların çok olduğu yerdir.) Şeytan sanca*ğını çar*şıda diker. (Yani hâkimiyetini icra eder.)» [161]

    «Beldelerin Allah’a en sevimli olan yer*leri, mes*cid*ler*dir (ilim ve ibadet yerleri*dir). Beldelerin, Allah’a en sevimsiz ve buğz ettiği yerler de çarşı-pazarları*dır.» [162]

    «İmam-ı Rabbani demiş ki “Bid’a([163]) olan yerlere gir*me*yiniz.” Maksadı, se*vabı olmaz demektir; yoksa, namaz bat*tal olur değil. Çünki selef-i salihînden([164]) bir kısmı, Yezid ve Velid gibi şahısların ar*kasında namaz kılmışlar. Eğer mescide gidip gel*mekte kebaire maruz kalırsa, halvethane*sinde([165]) bulunması lâzımdır.» (Kastamonu Lâhikası 247)

    Diğer bir rivayette de: âhirzamanda (bid’atlar ve hevanın yaygınlaştığı za*manda) köy ehlinin ve sa*liha ihtiyarelerin hayatı tavsiye ediliyor. (Ramuz-ül Ehadîs 61)


  3. #13
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Tesettür Örtünme

    KADINLARDA SÜSLENME

    Bir âyette şöyle buyurulur:

    «(Nûr Sûresi 24:31) ‘ve lâ yübdîne zînetehünne’

    “Ve zinetlerini izhar([166]) et*mesinler.” Kadının zineti denince örfte([167]) tac, küpe, gerdan*lık, bilezik ve emsali gibi şey*ler tebadür eder.([168])

    (Sure-i A’rafta 7:31) ‘ya benî âdeme huzû zîneteküm ınde külle mescidin’

    âye*tinde zinet, elbise demek olduğu da geç*miştir. O halde bu zinetleri açmak bile menhî olunca bunla*rın mahalli olan be*deni açmak evleviyyetle nehyedilmiş olur. Yani bedenlerini açmak şöyle dur*sun, üzer*lerin*deki zinetleri bile açmasın*lar.» (Elmalılı Tefsiri 3503)

    «Kızlar ve kadınlar baştan aşağıya kadar ör*tün*dükten başka, yürürken de edeb-i vakar([169]) ile yü*rüsünler. Örtüp giz*ledikleri sun’î([170]) veya hılkî([171]) zinetleri bilin*sin diye bacak oy*natıp, ayak çalmasınlar. Çapkın yü*rü*yüşle na*zar-ı dikkati cel*betmesinler.» (Elmalılı Tefsiri 3508)

    «Tesettür etmeyip de bütün güzellik ve süs*püsle*riyle kendini yabancı gözlere vaz’ ve teşhir eden bir kadın, tabiidir ki istiklal ve hürriyetini ve vakar ve izze*tini muhafaza edemez.» (Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü)


  4. #14
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Tesettür Örtünme

    İLMİYE KIYAFETİ

    «İlmiye mensublarının giyiniş tarzları. İlmiye kı*ya*feti; şalvar, cübbe ve sa*rıktı. Bununla birlikte il*miye mensubla*rının kıyafetlerinde bazı değişiklikler de vardı. Orta derecedekiler cübbe ile so*kağa çıktıkları halde, üst ta*bakayı teşkil eden rical kısmı lata yahut bi*niş giyer*lerdi. Ayrıca ilmi*yenin, “İlmiye” madde*sinde yazılı, resmi günlere mahsus kı*ya*fetleri de vardı.» (Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü)

    Müslümanların kıyafetlerinden birisi de sarık sar*maktır. Gelen hadîsde sarığın şeair ciheti daha çok nazara verilmiştir. Hadîste mealen buyuruluyor ki:

    «Camilere sarıklı olarak gitmek, müslümanların si*ma*sından (alâmetinden) dir.» ([172])


  5. #15
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Tesettür Örtünme

    ZORLA KIYAFET TATBİKATLARI VE KAHRAMANCA DAVRANIŞ ÖRNEKLERİ

    Kıyafet meselesinde çok çeşitli zulümlere maruz kalan fakat İslâmî kıyafetini hiç değiştirmeyen eşsiz kahraman Bediüzzaman Hazretleri, tek parti devrinde herkese ibret ola*cak şu beyanlarda bulunmuştur. Bu müdafaalar müslü*manla*rın üzerine gelen ve her türlü İslâmî kıyafete karşı çı*kan aynı anlayış sahiplerine de yapılmalıdır ve öyle davra*nılmalıdır.

    «Sonra o zâlim, dünyaca büyük makamlarda bu*lu*nan bedbahtlar dediler: “Sen, yirmi senedir bir*tek defa takkemizi başına koymadın. Eski ve yeni mahkemelerin hu*zurunda ba*şını açmadın, eski kıyafetinle bulundun. Halbuki on yedi mil*yon bu kıyafete girdi.” (*)

    Ben de dedim: On yedi milyon değil, belki yedi mil*yon da değil, belki rızasıyla ve kalben kabu*lüyle ancak yedi bin Avrupa-perest([173]) sarhoşların kı*yafetlerine ruhsat-ı şer’iye ve cebr-i kanunî cihe*tiyle girmek*tense, azîmet-i şer’iye ve takvâ cihe*tiyle, yedi mil*yar zatların kıyafetlerine girmeyi ter*cih ede*rim. Benim gibi yirmi beş seneden beri hayat-ı içti*maiyeyi terke*den adama “inat ediyor, bize muhaliftir” de*nilmez. Haydi, inat dahi olsa, madem Mustafa Kemal o inadı kıra*madı ve iki mahkeme kırmadı ve üç vilâyetin hü*kûmetleri onu bozmadı; siz neci oluyorsunuz ki, beyhude hem milletin, hem hükümetin zararına, o inadın kırılmasına çabalıyorsunuz? Haydi siyasî mu*halif de olsa, madem tas*dikinizle yirmi se*nedir dünya ile alâ*kasını kesen ve mânen yirmi seneden beri ölmüş bir adam, yeniden dirilip, faydasız kendine çok zararlı olarak hayat-ı si*yasiyeye girerek sizin ile uğraşmaz. Bu halde onun muhale*fetinden te*vehhüm et*mek, divaneliktir. Divanelerle ciddî ko*nuşmak dahi bir di*vanelik olmasından, sizin gi*bilerle konuş*mayı terk ediyo*rum. Ne yaparsanız min*net çekmem dediğim, onları hem kızdırdı, hem susturdu.

    Son sözüm,

    ‘hasbünallahü ve ni’mel vekîl’([174])

    ‘hasbiyellahü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbü’l arşi’l azîm’([175])» (Şualar sh: 290)


  6. #16
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Tesettür Örtünme

    KANUNLARI KİM KIRIYOR?

    Kıyafet konusunda bir husus da, “Kanun var, kanun böyle diyor. Biz kanunu uyguluyoruz” gibi ge*rek*çelerdir. Yakın tarihimize baktığımızda da aynı anlayış ve aynı kafa yapısının hiç değişmediğini görüyoruz.

    Çağımıza damgasını vuran Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, 1950 yıl*larından sonra Emirdağ’ında ikamet et*tiği vakit kendi kıyafetine yapılan müdahele ve dayatma karşı*sıda, bu meselede rol oynayan gizli komitelere dikkat çeker. Tarihin tekerrürüne bakın ki, günümüzde de bu baskılar Ramazan-ı Şeriflerde zirveye çıkartılıyor.

    Bediüzzaman Hazretleri çok hakikatları muhtevi mek*tubunda diyor ki:

    «Gizli düşmanlarımız bu Ramazan-ı Şerifte, tek*rar adli*yeyi benim aleyhime sevk ettiler. Mesele de bir gizli ko*mü*nist komitesiyle alâkadardır.

    Birisi, bütün bütün kanun hilâfına olarak, beni tek ba*şımla ve yalnız olarak kırda ve dağda otu*rurken, üç silâhlı jandarma ile bir başçavuş yanı*ma gönderdiler. “Sen başına şapka giymiyorsun” diye zorla beni karakola ge*tirdiler. Ben de, adaleti hedef tutan bütün adliye*lere söylüyorum ki:

    Böyle beş vecihle kanunsuzluk edip, kanun na*mına beş vecihle İslâm kanunlarını kıran adam, hakikî kanun*suz*lukla itham edilmek lâzım gelir*ken, onların o acip kanunsuz*luğu ve bahanesiyle iki seneden beri vicdanî azap verdikle*rinden, el*bette mahkeme-i kübrâ-yı haşirde bu*nun cezasını çekecek*lerdir.

    Evet, otuz beş senedir münzevî olduğu halde hiç çarşı ve kasabalarda gezmeyen bir adamı, “Sen frenk serpu*şunu([176]) giymiyorsun” diye itham etmeye dünyada hangi ka*nun mü*sa*ade eder? Yirmi sekiz senedenberi beş vilâyet ve beş mah*keme ve beş vilâyetin zabıtaları([177]) onun başına ilişme*dik*leri halde hususan bu defa İstanbul mahkeme-i âdi*lesinde yüzden ziyade polislerin gözleri önünde, hem iki ayda yaya olarak her yeri gezdiği halde, hiçbir polis ilişmediği ve Mahkeme-i Temyiz “Bere yasak değil” diye karar verdiği, hem bütün kadınlar ve başı açık gezenler ve bütün askerî ne*ferler ve va*zifedar memurlar giymeye mecbur olmadıkla*rından ve giy*mesinde hiçbir maslahat bulunmadığından ve benim resmî bir vazifem olmadığından—ki resmî bir libas*tır—bereyi giyen*ler de mes*’ul olmazlar denildiği halde, hu*susan münzevî ve in*sanlar arasına girmeyen ve Rama*zan-ı Şerifin içinde böyle hilâf‑ı kanun en çirkin birşeyle ruhunu meşgul etmemek ve dünyayı ha*tırına getirmemek için has dostlarıyla dahi gö*rüş*meyen, hattâ şiddetli hasta olduğu halde, ruhu ve kalbi vücu*duyla meşgul olmamak için ilâçları almayan ve hekimleri ça*ğırma*yan bir adama şapka giydir*mek, ecnebî papazlara ben*zetmek için ona teklif etmek ve adliye eliyle tehdit etmek, el*bette zerre kadar vicdanı olan bun*dan nefret eder.

    Meselâ, ona teklif eden demiş: “Ben emir kulu*yum.” Cebr-i keyfî([178]) kanun ile emir olur mu ki, emir kuluyum de*sin? Evet, Kur’ân-ı Hakîmde, Yahudi ve Nasranîlere([179]) başta ben*zememek için ona dair âyet olduğu gibi,

    ’ya eyyühellezine âmenû etîûllahe ve etîû’r resûle ve ûlî’l emri minküm’([180])

    âyeti ulü’l-emre itaati emreder. Allah ve Resulü*nün itaatine zıt olmamak şartıyla, o itaatın emir kulu*yum diye ha*reket edebilir. Halbuki bu mese*lede, an*’ane-i İslâmiye kanun*ları, hastalara şef*katle incitmemek, gariplere şefkat edip in*citme*mek, Allah için Kur’ân ve ilm-i imanîye hizmet edenlere zahmet vermemek ve incitmemek em*rettiği halde, hususan münzevî, dünyayı terk et*miş bir adama ecnebî pa*pazlarının serpuşunu teklif etmek on vecihle değil, yüz ve*cihle kanuna muhalif ve İslâmın an*’anevî kanunlarına karşı bir kanunsuz*luktur ve keyfî bir emir hesabına o kudsî ka*nunları kır*maktır.

    Benim gibi kabir kapısında, gayet hasta, gayet ihtiyar, garip, fakir, münzevî, Sünnet-i Seniyeye muhalefet et*me*mek için otuz beş seneden beri dünyayı terk eden bir adama bu tarz muameleler, kat’iyen şek ve şüphe bırak*madı ki, komü*nist perdesi altında anarşilik hesabına vatan ve millet ve İslâmiyet ve din aleyhinde müt*hiş bir suikast eseri ol*duğu gibi, İslâmiyete ve vatana hizmete niyet eden ve müt*hiş haricî tahri*bata karşı cephe alan dindar mebuslar ve Demokratlara dahi bü*yük bir suikasttır. Dindar mebuslar dikkat etsin*ler, bu dehşetli suikaste karşı mü*dafaada beni yalnız bırakmasınlar.

    HAŞİYE: Rusun Başkumandanı kasten önünden üç defa geçtiği halde ayağa kalkmayan ve tenezzül etme*yen ve onun idam tehdidine karşı izzet-i İslâmiyeyi muhafaza için ona başını eğmeyen; İstanbul’u istilâ eden İngiliz Başkumandanına ve onun vasıtasıyla fetva verenlere karşı, İslâmiyet şerefi için, idam tehdidine beş para ehemmiyet ver*meyen ve “Tükürün zâlimlerin o hayâsız yüzüne!” cüm*lesiyle ve matbuat lisanıyla karşılayan; ve Mustafa Kemal’in elli me*bus içinde hiddetine ehemmiyet vermeyip, “Namaz kılmayan haindir” di*yen; ve Divan-ı Harb-i Örfî’nin dehşetli suallerine karşı, “Şeriatın tek bir mesele*sine ruhumu feda etmeye hazı*rım” deyip dalkavukluk etme*yen; ve yirmi sekiz sene, gâvur*lara benzememek için inzi*vayı ihtiyar eden bir İslâm fedaisi ve hakikat-ı Kur’âniyenin fedakâr hizmetkârına maslahatsız, kanunsuz denilse ki, “Sen Yahudi ve Hıristiyan papazlarına benzeyeceksin, onlar gibi başına şapka giyeceksin, bütün İslâm ulemasının icma*ına muhalefet edeceksin; yoksa ceza verece*ğiz” de*nilse, el*bette öyle herşeyini hakikat-i Kur’âniyeye feda eden bir adam, değil dünyevî hapis veya ceza ve işkence, belki parça parça bı*çakla kesilse, Cehenneme de atılsa, kat’iyen; yüz ruhu da olsa, bütün tarihçe-i hayatının şehadetiyle, feda edecek...

    Acaba, bu vatan ve dinin gizli düşmanlarının bu eşedd‑i zulm-ü nemrudanelerine karşı, manevî pek çok kuvveti bulu*nan bu fedakârın tahammülü ve maddî kuvvetle ve menfî ci*hette mukabele etmemesinin hik*meti nedir?

    İşte bunu size ve umum ehl-i vicdana ilân ediyorum ki, yüzde on zındık dinsizin yüzünden doksan mâsuma za*rar gelmemek için, bütün kuvvetiyle dahildeki emniyet ve âsâyişi muhafaza etmek için, Nur dersleriyle herkesin kal*bine bir ya*sakçı bırakmak için Kur’ân-ı Hakîm ona o dersi vermiş. Yoksa bir günde, yirmi sekiz senelik zâlim düşman*larımdan intikamımı alabilirim. Onun içindir ki, âsâyişi mâ*sumların hatırı için muhafaza yolunda haysiye*tini, şerefini tahkir edenlere karşı müdafaa etmiyor ve diyor ki: “Ben, değil dün*yevî hayatı, lüzum olsa âhiret hayatımı da millet-i İslâmiye hesabına feda edece*ğim.” Said Nursi» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 166)

    İşte bu davranış ve cevap, kıyafetimiz konusunda bir baskıya veya zorlamaya muhatab olduğumuz zaman nasıl davranmamız gerekir sualine, yaşanmış ve netice alınmış en büyük örnektir.


  7. #17
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Tesettür Örtünme

    İLÂHÎ CEZALAR

    Müslüman milletimizin millî ahlâkını bozarak Türkiye’yi ele geçirmek isteyen emperyalist ifsat komitesi, bu emellerine ulaşmak için her vasıtayı kullanırlar.

    Bu ifsad komitesiyle çalışan tiyatrocuların çirkin bir hadisesine, İlâhî tokat olarak gelen zelzeleyi, Bediüzzaman Hazretleri ibret nazarına şöylece arzeder:

    «Risale-i Nur’un erkân-ı mühimmesinden bir zat yazı*yor ki: “Adapazarı zelzelesinin aynı gününde, zelzele*den birkaç saat evvel, umumî ve herkese göstermek için, bir büyük tiyatro teşekkülüyle ve oyuncu kızlardan dört güzelini çırıl çıplak olarak âlâyişle çarşı ve pa*zarda gezdirerek, o câzibedar*lara kapılan tiyatro binasında toplanan bin kişi*den fazla seyirciler, oyun başlarken, birdenbire arz, kemâl-i hiddet ve gayz([181]) ile onların hayasız yüzlerini dehşetli tokat*ladı, mahvedip zîr ü zeber([182]) etti. Ve o binayı hâk ile yeksan([183]) eyledi.”

    Ben, dünyanın bu nevi hâdiselerinden iki sene*dir hiç haberim yoktu, bakmıyordum. Fakat... ...ekser vilâyetlere giren ve Adapazar’a girmeyen Risale-i Nur’un ehemmi*yetli bir esası olan tesettür şiarını([184]) bu de*rece açık ihanetiyle, Risale-i Nur, onların yardım*larına koşmamış diye, yalnız bu hadiseye baktım.» (Kastamonu Lâhikası sh: 262)

    NETİCE

    Netice olarak, tesettürde en ehem*miyetli bir husus şu*dur ki:

    Müslüman erkek ve kadınların kıya*fet ve te*set*türde kusurları olsa da düşünce*leri, tam şer’î tesettürü tasvib etmeli ve Avrupaî hayat alışkanlıkları ile tam riayet edemedikleri şer’î kıyafet ve teset*türü hafife alır tarzda bir anlayış olmamalı ve azimet ve takvaya uygun yaşamayı ve böyle yaşayanları sevmelidir*ler. Kendi noksanlarına karşı da istiğfar edip noksan*larını zamanla tekmil etme gayreti içinde olmalıdır*lar. Bu hu*sus asgari bir hudud olarak mü’minler için şarttır.




    --------------------------------------------------------------------------------

    [1] erkekler, göbekten diz kapağının altına ka*dar, kız ve kadınlar ise fitne ihtimali olma*yan İslâm top*lumunda yüz ve el*lerden başka bütün vücudunu örtmeleri

    [2] ayıp ve çirkin yerleri örtmekle güzel görünme

    [3] insan yapısı, yaradılıştan olmayan

    [4] açık

    [5] kız ve ka*dınların dinin emrettiği şe*kilde örtünmelerini

    [6] na*musunu koruyan şerefli müslü*man kız ve kadınlar

    [7] (utanma duygusunu kaybetmekle) herkesin oyuncağı haline gelmiş, şerefini yitirmiş (kız ve kadın)

    [8] İslâma uymayan Avrupa hayatına

    [9] Ahzâb Sûresi, 33:59.

    [10] örtünmek, kadınların ve erkeklerin başkasına, nâmahremlere vücutlarının haram kısmını göstermemeleri.

    [11] günahları ve ahlâksızlığı, güzel ya*şayış di*yerek yaygınlaştıran toplum ha*yatı ve anlayışı

    [12] hayat kanunlarına uygun

    [13] doğuştan, yaratılıştan, in*sanın üstün yaradılışına uygun

    [14] yaratılıştan

    [15] yaratılıştan doğuştan

    [16] ağır ve çirkin bulmak

    [17] suçlu

    [18] yabancı

    [19] namusunu ve ahlâkını bozmayan

    [20] çabuk etkile*nen

    [21] zehirleyen, kötü etki yapan

    [22] örtünmeyi kal*dırmak, açık-saçık yaşayışı ge*tirmek

    [23] yaratılışa zıttır

    [24] korkaklık

    [25] çoklukla

    [26] duyduğuma

    [27] başşehirde

    [28] hayat ar*kadaşı

    [29] ahirette son*suz devam edecek hayat ar*kadaşıdır

    [30] kendi tarafına çekmemek

    [31] güzelliklerini

    [32] Şer’iatca, dince

    [33] evlenecek erkek ve kadı*nın biribirine dince denk olması

    [34] dindar, dine bağlı

    [35] günahlardan kaçmaya

    [36] yazık

    [37] dindar kadınını

    [38] günahlardan kaçan

    [39] günahını

    [40] karşı*lıklı güven

    [41] kız kardeş

    [42] kendisiyle evnelilmesi haram olan (anne, kar*deş) gibi yakınlarına

    [43] soyca yakınlık

    [44] alçak

    [45] el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3:269, no: 3366; el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1021.

    [46] evlenmeyi

    [47] hayat arkadaşını

    [48] yoluna ve yaşayış şek*line girer

    [49] bağlılıktır

    [50] cesurluk, kor*kusuzluk ve cömertlik

    [51] kötü ahlâktandır

    [52] para ve mal gibi şeyleri korumakla görevli

    [53] soğuk memleketler ve iklimlerde

    [54] soğuk ve donuk

    [55] iklimi çok sıcak olan memleketlerdir

    [56] geçici günah is*teklerini

    [57] heyecanlandırmak, hare*ketlendirmek

    [58] bozgunculukların

    [59] utanma duygu*sunun neticesi olan örtünmeyi

    [60] insanlığın şerefini yok eden alçak is*tekler

    [61] geçici günah ve zevklerin oyuncağı

    [62] resim ve hey*kellere taparcasına bağlılık

    [63] ruhun bozulup alçalmasına

    [64] sözü geçerli olan aile reisi

    [65] utanma duygusuyla

    [66] kendi isteğiyle

    [67] kız ve kadınların er*kekler arasında açık-saçık bulun*ması

    [68] açılmak, açık-saçık gezmek

    [69] mübtezellik (utanma duygusunu kaybetmekle) herkesin oyuncağı haline gelmiş, şerefini yitirmiş (kız ve kadın)

    [70] kızlar ve kadınlar

    [71] milattan önce yaşamış kadın askerler

    [72] büyük günahlar

    [73] Allah’a sığınmış

    [74] (Bk. R. K. K. Hadîs Sıra No: 808)Buhari, Daavât: 37, 39, 44, 45, 46, Ezan: 149, Cenâiz: 88, Fiten: 26; Müslim, Mesâcid: 127, 128, 130-134; Müsned, 6:139.

    [75] müslümanların sürekli okudukları dua

    [76] Allah doğruyu daha iyi bilir

    [77] çeşitli mânâlara gelebilen bazı hadîslerde anlatılmak istenen muhtemel mânâlardan ba*zılarını usule uygun bir şekilde belirtmek

    [78] güzelliğe çok düşkün

    [79] sevinçle, isteyerek

    [80] kadınlı erkekli haram eğlenceler

    [81] dine aykırı düşen sonra*dan çıkan anlayış ve yaşa*yışları

    [82] en şiddetli zorba, azgın lider ve hareketle*ri*nin vahşi zorbalıkları

    [83] bir şeyin alâmetlerini, eserlerini gideren ve ibran*îce mü*barek mânâsında olan bu kelime, müsbet mânâda Hazret-i İsâ’ya (a.s.) «Mesih İsâ» denir. (bk. Kur’ân: Al-i İmran Suresi 3:45) Menfî mânâda ise, İslâm deccalı olan Süfyan’a denir

    [84] Müslümanlar içinde ve Hristiyan mil*letlerinin arasında çıkmış din düşmanlığı yapan azgın iki lider

    [85] Peygamber Hazret-i Musa’nın (a.s.) şer*’iatında, dininde

    [86] dünyada yay*gınlaşmış dinsizlik hareketi ve bu hareketin lideri ve liderlerinden her biri

    [87] şeytanın az*dırması, azgınlığa itmesi

    [88] Peygamber Hazret-i İsa’nın (a.s.) getirdiği şe*r’iatın, yani emir ve yasakların

    [89] Kur’ân’da haber verilen ve toplum*larda boz*gunculuk yapan iki anarşist gurup

    [90] yalan propağandalarla müslümanları aldatıp dinden uzaklaştıran ve İslâm toplumunun güzel adet ve ge*leneklerini sinsice ve bazen de zorba yoluyla kal*dırmağa çalışan ve ahlâk bozucu yaşayış şeklini getiren Önder

    [91] kok*muş, çürümüş ahlâksızlık ça*muru, yani insanlığı azgın hay*vanlığa çeviren günah*ları çılgınca yaşamak

    [92] keyfi idare sistemi, baskı rejimi ve idare şekli, zorba yönetim

    [93]Tirmizî (tahkik: Ahmed Şâkir), no. 2262; el-Elbânî, Silsiletü’l-Ehâdîsi’s-Sahîha, 954; el-Heysemî, Mecme*u’z-Zevâid, 10:232, 237.

    (HAŞİYE) Tesettür Risalesinin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkûmiyetine sebep gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcup eyle*miş. (Bediüzzaman)

    [94] vahşilik ve alçaklığı beğenen bozuk me*deniyet

    [95] çok olduğundan ve çokça herkesin eline geçtiğin*den değersizleşmiş

    [96] İslâm Şer’iatı, dinimizin bütün emir ve ya*sakları

    [97] büyüklük ve heybet

    [98] ahlâk güzelliği

    [99] güzelliğin hoş olanı

    [100] günah işle*meme

    [101] olgunluk gü*zelliği

    [102] milletin ahlâkını ve din duygularını bozan sebebler

    [103] kardeşler top*luluğunda

    [104] kendini düşünen, ben*cillik

    [105] cansız ölülerin

    HAŞİYE Nasıl meyyite bir karıya nefsanî nazarla bak*mak nefsin dehşetle alçaklığını gösterir. Öyle de, rah*mete muhtaç bir biçare meyyitenin güzel tasvirine müş*tehiyâne bir nazarla bakmak, ruhun hissiyât-ı ulviyesi*ni söndürür.(Bediüzzaman)

    [106] dinin haram kıldığı heykel

    [107] taş ha*line gelmiş zulüm, yani zâ*lim ve azgınların heykelleri

    [108] kötü ahlâk olan insanlara iyi görün*mek iste*ğinin, güya insan cesedi haline gelerek görünün hale gelmiş şekli

    [109] boş eğlen*celeri isteyen heves duygusu*nun güya donarak görünür hale gelmiş şekli

    [110] (Bk. Risale-i Nur'un Kudsî Kaynakları Hadîs sıra No: 266), S.M. ci:8 sh:227 hadis:97 ve 98,99. hadisler de aynı manada olup, İ.M. 36.kitab-ül fiten 19.babı da kadın fitnesi hakkındadır.

    [111] yoldan

    [112] K.H. 2802

    [113] insan şeytanı, yani şeytan gibi bozguncu in*san, münafık

    [114] Bakara Sûresi, 2:49.

    [115] dünya malı

    [116] Taberâni Ebû Ümame'den rivayet etmiştir.

    [117] veraset

    [118] birden fazla evliliğin

    [119] kutsal ve Allah’ın gönderdiği kı*lavuzu (doğru yolu göstereni)

    [120] dinimizin ge*tirdiği yaşayış şeklinin ve gü*zel ge*leneklerin



    [121] geleneğine ait

    [122] konuşan

    [123] mü’*minlerin anneleri, Peygamberimizin (a.s.m.) aileleri

    [124] günahsızlık, günah işle*meme

    [125] günahlardan kaçaarak Allah rızâsına uyan hayırlı amel

    [126] güzel görünmeye



    [127] esir veya cariye olmayan müslüman hür kadın

    [128] durum gereği ola*rak

    [129] İslâm me*deniyetinden önceki özel*likle Arabistandaki insanların vahşi yaşayışın vahşi alışkanlıklarına



    [130] geleneğinde

    [131] en sahih, çok doğru

    [132] başkasına

    (*) Tafsilat için bak: Kitab-ül fıkhı alâ Mezahib-ül Erbaa, cilt 5. sh: 55, Çağrı Yayınları, 1987 İst. Aynı eserin tercemesi: ci: 7, sh: 2944 ve sh: 1945’de şarkının hükmü bölümü var.

    [133] bilinmez gizlilikleri tam mânâsiyle bi*len (Allah)

    [134] utanma, utanç

    [135] nefrete sevmemeye neden olan

    [136] çirkin, sevilmez beğenilmez

    [137] Peygamberimizin sünnetleri, ya*şayış şekli ve sözlerindeki

    [138] en üstün terbiye, terbiyenin tâ kendisi



    [139] erkek kişi

    [140] haram ve günah*lardan

    [141] Allah’tan başka her şeyden

    [142] henüz yüzünde tüy çıkmamış çocukla

    [143] geçmiş asır*larda yaşamış din büyükleri

    (*) Yani, Dürr-ül Muhtar ve İbn-i Abidin müelliflerinin zamanları... (İbn-i Abidin Hi. 1198-1252)

    [144] dert, çile, musibet

    [145] Ramüz-ül Ehadis sh: 321

    [146] ağır başlılık, lâübali ol*mamak

    [147] henüz yüzünde tüy çıkmamış çocukla

    [148] kucaklaşmanın

    [149] bağlılığını ve güvenini bildirmek

    [150] bez

    [151] bozuk

    [152] gizlilikleri ve gizli kusurları gizlice araştır*mak (Kur’ân’da yasaklanmıştır. bk. Kur’ân, Hucurat Suresi 49:12)



    [153] İlahî Hadisler (H.Hüsnü Erdem, D.İ.Bşk. Yayınları) ve K.H. hadis:2864

    [154] kız ve ka*dınların dinin emrettiği şe*kilde örtünmeleri

    (*) Tesettür-ü nisvan hakkında Otuzbirinci Mektub’un Yirmidördüncü Lem’ası gayet kat’i bir surette isbat etmiştir ki: Tesettür, kadınlar için fıtrîdir. Ref’-i tesettür, fıtrata münafidir. (Bediüzzaman)

    [155] artıyor

    [156] unutmak

    [157] kötüye kul*lanma

    [158] çeşitli mânâlara gelebilen bazı hadîslerde anlatılmak istenen muhtemel mânâların bir yorumu

    [159] ayırmak

    [160] özel tören günü

    [161] Sahih-i Müslim cilt: 7 sh:363 hadis: 2451

    [162] Ramüz-ül Ehadis sh: 16

    [163] dine aykırı düşen sonra*dan çıkan anlayış ve yaşa*yış

    [164] geçmiş asır*larda yaşamış din büyüklerinden

    [165] kimseyi görmeyeceği evinde

    [166] açığa vurma, meydana çı*karma, gösterme

    [167] gelenekte

    [168] öncelikle akla gelir

    [169] ağır başlılık

    [170] insan yapısı, takma

    [171] yaratılıştan var olan

    [172] Ramüz-ül Ehadis sh: 5

    (*) O zamanki Türkiyenin nüfusu (Hazırlayanlar)

    [173] Avrupalı mil*letlerin bozuk ve ahlâksız yaşa*yışlarına düşkün

    [174] Âl-i İmrân Sûresi, 3:173

    [175] Tevbe Sûresi, 9:129.

    [176] Avrupalıların giydiği şapkayı

    [177] Jandarma ve polisleri

    [178] kanunları çiğne*yerek yapılan zorbalık

    [179] Hrıstiyanlara

    [180] Nisâ Sûresi, 4:59.

    [181] hiddet

    [182] altüst, karmakarışık

    [183] yerlebir

    [184] örtünme belirtisini

  8. #18
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.735, Level: 66
    Points: 9.735, Level: 66
    Level completed: 22%,
    Points required for next Level: 315
    Level completed: 22%, Points required for next Level: 315
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Nuralanur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Yer
    xxx
    Mesajlar
    1.617
    Points
    9.735
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Tesettür Örtünme

    Bu güzel bilgiler için rabbim ebeden razı olsun
    Allah’a bin kere hamd olsun. Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.

Sayfa 2/2 İlkİlk 12

Benzer Konular

  1. Bu da Benim Örtünme Hikâyem
    By fetih28 in forum Tesettür
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 01.06.09, 08:56
  2. Avret ve ÖrtÜnme emrİ
    By SiLa in forum Mahrem Konular
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25.11.08, 05:27
  3. İslâm Nazarında Örtünme
    By SiLa in forum Tesettür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 25.10.08, 11:06
  4. BAŞÖRTÜSÜ ve ÖRTÜNME*
    By SiLa in forum Tesettür
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 16.08.08, 11:28
  5. İslam Kaynaklarında Örtünme
    By es_ra in forum Tesettür
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 12.06.08, 12:35

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •