Sayfa 3/3 İlkİlk 123
27 sonuçtan 21 ile 27 arası

Konu: Risale-i Nur’da ORDU VE ASKER

  1. #21
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Risale-i Nur’da ORDU VE ASKER

    SİYASİ MADDİ MÜCADELE YASAĞI

    «Bu defaki küçük müdafaatımda demiştim:

    “Risale-i Nur’daki şefkat, hakikat, hak, bizi Siya*setten men etmiş. Çünkü mâsumlar belâya düşer*ler; onlara zul*metmiş oluruz.” Bazı zâtlar bunun izahını istediler. Ben de dedim:

    Şimdiki fırtınalı asırda gaddar medeniyetten neş’et eden hodgâmlık[240] ve asabiyet-i unsuriye[241] ve umumî harpten gelen istibdadat-ı Askeriye[242] ve da*lâletten çıkan merhametsizlik[243] cihetinde öyle bir eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdadat[244] meydan almış ki, ehl-i hak, hakkını kuvvet-i maddiye ile müda*faa etse, ya eşedd-i zulüm ile, ta*rafgirlik bahane*siyle çok bîça*releri yaka*cak; o hâlette o da ezlem[245] olacak ve mağlûp kalacak.

    Çünkü, mezkûr hissi*yatla hareket ve taarruz eden insanlar, bir iki adamın hatasıyla yirmi otuz adamı, âdi bahane*lerle vurur, perişan eder. Eğer ehl-i hak, hak ve adalet yolunda yalnız vuranı vursa, otuz zayiata mukabil yalnız biri ka*zanır, mağlûp vaziyetinde kalır. Eğer mukabele-i bilmisil kaide-i zâlimâ*ne*siyle, o ehl-i hak dahi bir ikinin hatasıyla yirmi otuz biçareleri ezseler, o vakit, hak namına deh*şetli bir haksızlık ederler.

    İşte, Kur’ân’ın emriyle, gayet şiddetle ve nef*retle Siya*setten ve ida*reye karışmaktan kaçındı*ğımızın hakikî hikmeti ve sebebi budur. Yoksa bizde öyle bir hak kuvveti var ki, hakkımızı tam ve mükemmel müdafaa edebilirdik.

    Hem madem herşey geçici ve fânidir ve ölüm ölmüyor ve kabir ka*pısı kapanmıyor. Ve zahmet ise rahmete kalb olu*yor. Elbette biz sabır ve şü*kürle tevekkül edip sükût[246] ederiz. Zarar ile, icbar ile sükûtumuzu boz*dur*mak ise, insafa, adalete, gayret-i vataniyeye ve hamiyet-i milliyeye bütün bü*tün zıttır, muhaliftir.

    Hülâsa-i kelâm: Ehl-i hükûmetin ve ehl-i siyase*tin ve ehl-i idarenin ve inzibatın ve adliye ve zabı*tanın bizimle uğ*raşacak hiçbir işleri yoktur. Olsa olsa, dünyada hiçbir hükû*metin müdafaa ede*mediği ve aklı başında hiçbir insanın hoş*lanma*dığı küfr-ü mutlak ve dehşetli bir tâun-u beşerî ve maddiyunluktan gelen zındıkanın taassubuyla, bir kısım gizli zındık*lar şeytanetiyle bazı resmî me*murları aldatarak evham*landırıp, aleyhi*mize sevk etmek var. Biz de deriz:

    Değil böyle bir kaç vehhamı, belki Dünyayı aley*himize sevk etseler, Kur’ân’ın kuvvetiyle, Allah’ın inâyetiyle kaç*mayız. O irti*datkâr küfr‑ü mutlaka ve o zındıkaya[247] teslim-i silâh[248] etmeyiz!

    Said Nursî» (Şualar sh: 292)


  2. #22
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Risale-i Nur’da ORDU VE ASKER

    AFYON MAHKEMESİ MÜDAFAASINDAN

    Said Nursi Hazretleri 1947 yılının son aylarında başla*yan Afyon Ağır Ceza Mahkemesi safahatında savcının it*hamlarına verdiği cevabın bir kısmında diyor ki:

    «Dedi: “Beşinci Şuada sen hiç kalben nedamet etmedin mi ki, onu rakıdan ve şaraptan su tu*lumbası gibi tâbirlerle tezyif etmişsin?”

    Ben onun bütün bütün mânâsız ve yanlış ve dostluk taassu*buna mukabil de*rim:

    Kahraman Ordunun zaferi ve şerefi ona verilmez, yalnız onun bir hissesi ola*bilir. Nasıl ki Ordunun ganimeti, malları, erzakları bir ku*mandana verilse zulümdür, dehşetli bir haksızlıktır.

    Evet nasıl o insafsız, o çok kusurlu adamı sev*memekle beni itham etti, âdeta vatan hâini yaptı. Ben de onu, Orduyu sevmemekle itham ediyo*rum. Çünkü bütün şerefi ve mâ*nevî ganimeti o dostuna verip, Orduyu şe*refsiz bı*rakıyor.

    Hakikat ise, müsbet şeyler, hase*neler, iyilikler cemaate, Orduya tevzi edilir ve menfîler ve tahribat ve ku*surlar başa verilir. Çünkü birşeyin vücudu, bütün şe*raitin ve erkânının[249] vücudu[250] ile olur ki, kuman*dan yalnız bir şarttır. Ve o şeyin ademi[251] ve bo*zul*ması ise, bir şartın ade*miyle ve bir rüknün bo*zulma*sıyle olur, mahvolur, bozulur. O fenalık başa ve reise verilebilir. İyilikler ve haseneler, ek*seriyetle müsbet ve vücudîdir. Başlar sahip çıka*mazlar. Fenalıklar ve kusurlar, ademîdir ve tah*ribîdir.[252] Reisler mes’ul olurlar.

    Hak ve hakikat böyle iken, nasıl ki bir aşiret fütu*hat yapsa, “Afe*rin Ha*san Ağa”; mağlûp olsa “Aşirete Tuh” diye aşiret tez*yif edilse, bütün bütün hakikatin aksine hükmedilir. Aynen öyle de, beni it*ham eden o müddeî bütün bütün hak ve hakikatin aksine bir hatâsıyla, güya adliye namına hükmetti.

    Aynen bunun hatası gibi: Eski Harb-i Umumî*den[253] biraz evvel, ben Van’da iken, bazı dindar ve müttakî zatlar yanıma geldiler. Dediler ki: “Bazı kumandanlarda din*sizlik oluyor. Gel, bize iştirak et. Biz bu Reislere isyan edeceğiz.”

    Ben de dedim: “O fenalıklar ve o dinsizlikler, o gibi ku*mandanlara mahsustur. Ordu onunla mes*’ul[254] olmaz. Bu Osmanlı Ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben bu Orduya karşı kılıç çekmem ve size iştirak etmem.”

    O zatlar benden ayrıldılar, kılıç çektiler; neticesiz Bitlis hâdisesi vü*cuda geldi. Az zaman sonra, Harb-i Umumî pat*ladı. O Ordu, din namına iştirak etti, cihada girdi, o Ordudan yüz bin şehidler ev*liya mertebesine çı*kıp beni o dâvamda tasdik edip kanlarıyla velâyet fermanlarını imzaladı*lar.»

    (Şualar sh: 360)


  3. #23
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Risale-i Nur’da ORDU VE ASKER

    DENİZLİ MAHKEME MÜDAFAASINDAN

    «Denizli müdafaatında izahı ve ispatı bulunan bir mese*lenin kısacık bir hülâsası*dır.

    Bir dehşetli kumandan dehâ ve zekâvetiyle Ordunun müsbet hasene*lerini kendine alıp ve ken*dinin menfî seyyi*elerini o Orduya vererek, o ef*rad adedince haseneleri, gazilikleri bire indirdiği ve seyyiesini o Ordu ef*radına isnad ederek onların adedince sey*yieler hük*müne getirdiğinden, deh*şetli bir zulüm ve hilâf-ı hakikat ol*ma*sından, ben kırk sene evvel be*yan ettiğim bir hadîsin o şahsa vurduğu to*kada binaen, sâbık mahkeme*lerimizde bana hücum eden bir müddei*umumîye dedim:

    “Gerçi onu had*îslerin ihbarıyla kırıyorum, fa*kat Ordunun şerefini muhafaza ve büyük hatalardan vikaye ederim. Sen ise, birtek dostun için, Kur’ân’ın bayrak*tarı ve âlem-i İslâmın kahraman bir kumandanı olan Ordunun şerefini kırıyorsun ve ha*senelerini hiçe indiriyorsun” dedim. İnşâal*lah, o müddeî insafa geldi, ha*tâdan kurtuldu.» (Şualar sh: 378)

    «Şu devlet-i İslâmiye yirmi otuz milyon iken, bütün Avrupa’nın bü*yük devletlerine karşı hayatını ve mevcudiye*tini muhafaza ettiren, şu dev*letin Ordusundaki nur-u Kur’ân’dan gelen şu fikirdir:

    “Ben ölürsem şe*hidim, öldürsem gazi*yim.”

    Kemâl-i şevkle ölümün yüzüne güle*rek is*tik*bal etmiş, daima Avrupa’yı titretmiş. Acaba dün*yada basit fikirli, sâfi kalbli olan neferâtın[255] ru*hunda şöyle ulvî fedakâr*lığa sebebiyet verecek hangi şey gösterilebilir? Hangi hamiyet onun ye*rine ikame edilebilir ve hayatını ve bütün dünya*sını severek ona feda ettirebilir?» (Mektubat sh: 326)


  4. #24
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Risale-i Nur’da ORDU VE ASKER

    RAHMET-İ İLAHİYEDEN ÜMİT KESİLMEZ

    «Rahmet-i İlâhiyeden ümit kesilmez. Çünkü, Ce*nâb-ı Hak, bin se*ne*den beri Kur’ân’ın hizmetinde istihdam[256] et*tiği ve ona bayraktar tayin et*tiği bu va*tandaşların muhteşem Ordusunu[257] ve muazzam Cema*atini,[258] mu*vak*kat[259] arızalarla inşaallah perişan etmez. Yine o nuru ışıklandırır ve vazifesini idame[260] ettirir.» (Mektubat sh: 327)


  5. #25
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Risale-i Nur’da ORDU VE ASKER

    MEBUS SALİH YEŞİL’İN MEKTUBU

    Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerine yapılan zulüm*lere karşı vic*danı isyan eden eski mebuslardan Merhum Salih Yeşil tarafından zamanın idarecilerinden Hilmi Uran’a yazılan mektubun sûreti:

    «Molla Said kimdir?

    El’an Afyon’un Emirdağı kazasında ikamete memur olan Molla Said, doğumundan itibaren Türk kardeşleri ara*sında yaşamış, Türk seci*yesiyle perverde olmuş, Umumî Harpte Kafkas’ın karlı dağla*rında kah*raman Asker*lerimiz arasında gö*nüllü alay kuman*danı olarak mücahede ve irşad için dolaşıp büyük bir harp madalyası almış, Sarı*kamış taarru*zunda, Bitlis’in suku*tunda yaralı ol*duğu halde esir olup senelerce Rus gar*nizonla*rında çile çek*miş, firar edip İstanbul’a gelerek ilmî kudretine binaen Darü’l-Hikmeti’l-İslâmiye âzalığında bulunmuş, Kuvâ-yı Milliye ihdâsında halkı mücahe*deye teşvik etmiş, Büyük Millet Meclisinin ilk se*nesinde Ankara’ya gelerek Hacı Bayram misafirhanesinde birçok müte*reddit kim*selere vatanın müdafaası lüzumunu anlatmak hizmetinde bu*lunmuş olan bu hakikî vatanperver insanın, evvelce ibadete, imana, iti*kada müteallik yazdığı ve yazagel*mekte olduğu eserleri, din ve dindarları sevmeyen bazı kim*selerin, hususuyla dahiliye vekâletinde bulunmuş olan men*faatpe*rest Şükrü Kaya’nın mezhep ve rejimine uygun gel*memekle, asılsız isnad ve uydurma raporlarla bu zavallı adam yirmi küsur sene*den beri hapis ve ne*fiy cezalarıyla perişan edilmiş ve iki sene ev*velisi yine o yazıları bahane*siyle Kastamonu’daki çilehanesinden kollarına kelepçe vurularak ken*di*sine selâm vermiş olan altmış altı adamla De*nizli Cezaevine sevk ve onbir ay kadar hapsedil*dikten sonra, mu*zır telâkki edi*len o eserleri, ev*velâ İstanbul Müftülüğünde bir heyet tarafından, bilâ*hare Ankara’da Diyanet Riyaseti ve Dil-Tarih Enstitüsü âzalarından mü*rekkep bir komisyon mari*fe*tiyle aylarca tetkik olunduktan sonra, bu eser*lerin hiçbiri*sinde devletin siyasetini ve âsâyişi rencide edebilecek en ufa*cık birşey görülme*mekle, Molla Said ve Nur şakirtleri ve eserlerini oku*yanlar, mahkeme kararıyla serbest bırakılmış ve Denizli’de oturmasına müsaade olunmuş iken, maat*teessüf, bu ihtiyar adam, az zaman sonra Denizli’den Afyon’a ve oradan da Emirdağı kaza*sına teb’id ve herhangi bir Türk kardeşiyle dahi temastan men edilmiş.

    Sayın Beyim,

    Cumhuriyet serbestiyetinden, Teşkilât-ı Esasiye Kanununun hürri*yetinden[261] mahrum kalan bu za*vallı ihti*yar adam, her suretle himayeye lâ*yık, ba*kılmaya muhtaç, ak*raba ve taallûkatı olmayıp sırf bir İslâm hü*kû*metin himaye*sine muhtaç bir İs*lâm mütefekkiridir. Şair-i meşhur Âkif Bey mer*humun rivayetine nazaran, Mısır’ın en mâruf ulemasın*dan olan ve garbın müteaddit lisan ve felsefesine âşina bulu*nan üstad-ı âzam Abdülâziz Çaviş’in yirmi küsur sene evve*lisi el-Ehram ceri*desindeki Said hakkında yazdığı “Fatînü’l-Asr” başlıklı makalesini okuyan ve kendisiyle bizzat gö*rüşen ilim adamları, bu zatın fıtraten ilmî kudre*tini ve İlâhî mes*le*ğini takdir edebilirler.

    Sayın Beyim,

    Kürtlük sözüyle türlü hakarete hedef olan Molla Said, seciyeten tak*dire şâyan bir Türk âşıkı ve İs*lâmiyet hâdimi*dir.HAŞİYE Bundan mem*leketimiz içtimaen zarar değil, mânen fayda görecektir. Ben, namus ve şerefim namına şehadet ederim ki, Molla Said, kat’iyen temiz bir adam*dır. Onun için, sizin gibi milletin dahilen idare ve mukadde*ratına el ko*yan dirayetli zatlardan insaniyet na*mına temenniyatım şudur:

    Yanlış anlayışlı jurnalcilerin[262] sözleriyle hürriyet nimetinden, saf hava teneffüsünden, herhangi bir Türk kar*deşiyle görüşmeden mahrum kalan bu adamı, hükûmetin adaleti, makamınızın ehem*miyeti namına ve adl ve ihsan ka*ziyesine tevfikan olsun, bu adam hakkında dahi adalet ve kendi*siyle de hiç olmazsa bir defa olsun hüsn-ü niyetle gö*rüştükten sonra onun hakkında ibka veya ifna kararını ver*mek lûtfunda bulunursanız, elbette ehemmiyetli vazifenizi kanun dairesinde ifa etmiş olacağınızdan dolayı ta*rihçe-i ha*yatınıza takdire değer bir fasıl derc buyurmuş, adalet*perver*liği*nizi halka ve âcizleri gibi bacağı kesilmiş, köşede kal*mış hür fi*kirli vak’a-nüvislere duyurmuş olursu*nuz efendim.

    Milliyetini, memleketini candan seven; teninde, ka*nında, Kürtlük, Arnavutluk, Boşnaklık kanı kokusu olma*yan, Erzu*rum’un eski milletvekillerinden, bacağı kesik,

    Yeşil Oğlu Mehmed Salih»

    (Emirdağ Lâhikası-l sh: 155)


  6. #26
    BaRLa
    BaRLa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Risale-i Nur’da ORDU VE ASKER

    SONSÖZ

    Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Türk Ordusunu bin yıldan bu yana İslâmiyetin en kahraman muhafızı olarak görmüş ve beyan etmiştir. Türkiye’nin, İslâm Âlemi’nin ve Dünya Sulhunun en büyük teminatı, güçlü, imanlı ve bin yıl*lık hizmetine uygun bir yapıdaki bu millettir ve onun Ordusu*dur.

    Kahraman Ordumuz her bakımdan dünyanın en güçlü Ordusu iken dünya çapında hiçbir cihan harbi olmamıştır. Fakat ne zaman bu kahraman milletin ve Ordusunun gerek iç, gerek dış tesirler sebebiyle Dünyada söz sahibi olması engellenmiştir, işte o zaman kısa sürede yeryü*zünde iki cihan harbi olmuştur. Bu iki cihan savaşından sonra da bu*günlere kadar insanlık dünyası sulh-u umumi görememiştir.

    Türkiye’nin ve Türk Ordusunun durumu hiç bir şeye benzemez demek çok doğrudur. Ülkemiz ve Ordumuz aynı zamanda İslâm Âlemi için çok ehemmiyetlidir, İslâm düşmanları için de bir başka açıdan da çok ehemmiyetlidir. Onun için her*kes bütün dünyevî hesaplarını buna göre yapmaktadır.

    Bu memleketin milliyetperver ve vatanperverleri ve dindarları aklını başına almalı, bu oyunları bilerek ona göre hareket etmelidirler. Biz şuna kati olarak inanıyoruz ki, her*şey gibi bu mesele de birgün tabi’ mecrasına oturacaktır.



    KAYNAK ESERLER

    Barla Lâhikası, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1996

    Divan-ı Harb-i Örfî, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1995

    Emirdağ Lâhikası, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1996

    Hizmet Rehberi, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1989

    Hutbe-i Şamiye, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1993

    İşarat-ül İ’caz Tercümesi, Bediüzzaman Said Nursî, Mütercim: Abdülmecid Nursi, Envâr Neşriyat - İstanbul 1996

    Kastamonu Lâhikası, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1993

    Lem’alar, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1992

    Mektubat, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1996

    Mesnevî-i Nuriye Tercümesi, Bediüzzaman Said Nursî, Mütercim: Abdülmecid Nursi, Envâr Neşriyat İstanbul 1993

    Münazarat, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1993

    Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1996

    Sözler, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1993

    Şualar, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1993

    Tarihçe-i Hayatı, Bediüzzaman Said Nursî, Envâr Neşriyat - İstanbul 1992





    --------------------------------------------------------------------------------

    [1] büyük ve intizamlı

    [2] başıbozukluk

    [3] darmadağınık

    [4] 1911 yılındaki Osmanlı ve İslâm dünyasının nüfusu

    [5] dayanak noktası

    [6] yardım kaynağı

    [7] kendi düşüncem olmayarak

    [8] örneklemenin çoğu

    [9] Askerliğe ait işler

    [10] canı gibi koruyacak, bağrına basacak

    [11] dünyevî meşguliyetler

    [12] bir kimse hakkında iyi düşünce

    [13] tam istekli olarak

    [14] Kur’anın isbatlı ve muhakemeli nurlarından

    [15] yeniden canlandırmak (mecaz)

    [16] sözüm

    [17] mahkemede sorguya çekilmek

    [18] hayra yardım ve kabul etmek

    [19] hatalı olduğunu düşünmek

    [20] toplatılıp elden alınması

    [21] birinci dünya harbinin hatırası

    [22] genel kurmay başkanı

    [23] Birinci Dünya Harbi

    [24] kurtuluş savaşında

    [25] Türkiye Büyük Millet Meclisi

    [26] bir Allaha ve bir dine inanan Askerler

    [27] müslümanların başındaki idareci

    [28] subaylar

    [29] büyük ve intizamlı

    [30] başıbozukluk

    [31] nurlu şeriat, İslâmiyet

    [32] inancı zayıf olanlar

    [33] dini koruma gayretliliği

    [34] dinin kudsiliği

    [35] açıkça isbat

    [36] noksanlaşması

    [37] canlanma düğümü

    [38] vücudun normal ısısının

    [39] ölümü netice veren

    [40] dünya tarihi baştan başa

    [41] netice

    [42] dini koruma gayretliliğiniz

    [43] sorumluluğunuzda

    [44] düşünce gücü

    [45] subaylar ve üst derece komutanlar

    [46] tam faydalı

    [47] kişinin şahsında kalan din dışı davranışlar

    [48] mesleğini en iyi derecede bilmeye

    [49] aykırı

    [50] iyi bir doktor

    [51] maharetli mühendis

    [52] düşüncesi nurla aydınlanmış

    [53] eksiklik

    [54] meşrutiyetin ilanı için Askerin gösterdiği tavır

    [55] ayrılık sebebi

    [56] fikir dağınıklığına sebeb

    [57] yutma

    [58] sihir yapan

    [59] dönüşür

    [60] güzel ve mükemmel olmanız

    [61] karışık

    [62] canlı ve güçlü olmanız

    [63] göstermek

    [64] o zamanki nüfus

    [65] korunması gereken değerler

    [66] yiğitlik ve cesaretliği ele almak

    [67] amirin meşru emrini dinlemek

    [68] şefkatli kucakları

    [69] dernek statüsünde olanlara üye olmak

    [70] erden paşaya

    [71] Allahın kelamının yayılmasına çalışmak

    [72] bütün mü’minleri içine alır

    [73] dernek ve parti

    [74] ilk sırayı

    [75] subay ve er

    [76] hayat düğümü

    [77]ayaklanmayı

    [78] milletin fikirlerini yalan şekilde aksettiren

    [79] kolay

    [80] Askerlik işleriyle alakalı bakanlık

    [81] alimler

    [82] aynı dine mensup Askerler

    [83] bağlıdır

    [84] İslâm kardeşliği

    [85] büyük ve intizamlı

    [86] darmadağınık

    [87] mühendislik

    [88] fikirleri nurla aydınlanmış

    [89] harb tekniğini iyi bilir

    [90] inançlı subaylar

    [91] İslâma uymayan şahsi kusurlar

    [92] eksiklik

    [93] islâm bayrağını dalgalandırmak

    [94] kahramanlığı elinde tutmak

    [95] itaatkâr

    [96] gayretli ve fikri imanla nurlanmış

    [97] hükmü geçen

    [98] yaratılıştan gelen kahramanlık

    [99] Peygamberimiz (a.s.m.)

    [100] şeriata uygun meşrutiyet

    [101] tuzak

    [102] ana sebeb

    [103] partilerin

    [104] güzel anlatma

    [105] anlatımda aşırılığa kaçarak karışıklığa sebeb olma

    [106] şeriatın beyaz ışığı

    [107] partilerin

    [108] Askerlikteki itaata aykırı

    [109] sınırsız hürriyetin erlere kadar yayılması

    [110] baskıcı zorbalar

    [111] bilmediği şeye körükörüne bağlanan

    [112] düşünerek karar vermede eksiklik

    [113] fıtri gidişatı

    [114] yıkılmak ve darmadağınık olmak

    [115] yabancı devletlerin müdahele için davet edilmesi

    [116] etrafa yayılan pis ama şuurlu hava

    [117] çıktığı yere göndermek

    [118] ikinci meşrutiyet

    [119] meşruti sistem şeriata dayanır ve uygundur

    [120] tesir altına aldı

    [121] Evet bin seneden beri İslâmiyete bağlı olan bu millet şimdi de, esasat-ı Kur’aniye etrafında birleşebilir ve bölünmez bir millet olup millî huzuru kazanır. (Nâşir)

    [122] ayın son onbeş günü

    [123] atasözüne uygun durum

    [124] vatan sevgisi

    [125] kat kat olan daha sağlamdır

    [126] yapılan işin karşılığı

    [127] Eflatunun arzu ettiği ideal insan topluluğu

    [128] layıktır

    [129]araştırıcı ilim adamı

    [130] hikmet ve tetkikat sahibi alim

    [131] şeriattaki denge

    [132] güzel ve ikna edici anlatma sahibi

    [133] şartların gerektirdiği

    [134] zamanın şartlarını göz önüne alarak

    [135] şeriat ölçülerine göre

    [136] nurlu şeriat

    [137] Al lahın kanunları

    [138] milli beraberlik

    [139] şahsi garazlar

    [140] kahramanlığın cisimleşmiş şekli

    [141] ezici kuvvetin şahıslaşmış şekli

    [142] düşünceli ve tedbirli hareket eden

    [143] siyasi sahada faliyet gösteren hareket

    HAŞİYE Medar-ı ibret ve hayrettir ki, kırk üç sene ev*vel Hürriyetin üçüncü gününde, İstanbul’da, hem sonra Selânik’te Meydan-ı Hürriyette binler siyasîlere karşı dâvâ ettiği ve bütün kuvvetiyle şeriatı istediği ve hür*riyeti ve meşrutiyeti şeriata hizmetkâr yaptığı ve sonra 31 Mart’ta Hareket Ordusu gayet dehşet ve şid*detle şe*riat isteyenleri mes’ul ettikleri zamanda Divan-ı Harb-i Örfî’de Said’in bu münteşir nutuklarından tam beraat verildiği halde; şimdi ise, siyaseti otuz seneden beri bı*raktığı ve o nutuklarına nispeten siyasete pek az teması için 27 sene dinsizlik hesabına işkenceler ve gaddarane azap ve cezalar verenler, elbette din namına zulmettik*lerini ve engizisyonlardan daha zâlim olduk*larını ispat eder.

    Said Nursî

    * Üstad Bediüzzaman Hazretleri, o zaman meşrutiyet olarak kullandığı bu tabiri 1951 yılında bu eserini kendisi bizzat tashih edip tekrar neşrederken meşrutiyet yerine Cumhuriyet, bazı da Demokrat manasında kullanmış ve bu ilaveleri yapmıştır. (Hazırlayanlar)

    [144] ümitsizlik

    [145] kanser hastalığı

    [146] Buharî, Tevhid: 15, 35; Müslim, Tevbe: 2, 19; Tir*mizî, Zühd: 51, Da’avât: 131; İbn-i Mâce, Edeb: 58; Dâ*rimî, Rikak: 22; Müsned, 2:251, 315, 391, 412, 445, 482, 516, 517, 524, 534, 539, 3:210, 277, 491, 4:106.

    [147] müslümanda bulunması gereken din kahramanlığı

    [148] şeriata uygun meşveret

    [149] nurani bağlar

    [150] itham altında kalmak

    [151] cumhuriyetler birliği

    [152] iman esasları ve İslâmın şartları

    [153] herkesin istifadesine sunmak

    [154] sevgi ve kardeşlik

    [155] düşmanlık

    [156] kuzey doğu

    [157] tam dinsizlik

    [158] tam baskı

    [159] ahlaken tam bozulma

    [160] bedava almak

    [161] sömürgesi altına aldıkları

    [162] genel sekreter

    [163] vatan ve milletinidüşünenler

    [164] günahları, hatası

    [165] güzel işler

    [166] subayların

    [167] inatçı dostları

    [168] erlerini ve subaylarını

    [169] doğu illeri genel vaizi

    [170] İslâmiyetin varlığını gösteren ve cemiyette yaşanan dini hayat (ezan, tesettür, din eğitimi.. vs..)

    [171] olmazsa olmaz şartları

    [172] yokluğu, yıkılması ve ölmesi

    [173] değişmez kaidedir

    [174] topluluğun iyilikleri

    [175] bir kişinin kötülüklerini

    [176] hem dünya hem ahiretteki mutluluğu

    [177] kuzeyde

    [178] komünistliğin

    [179] manevi işgaline, yayılmasına

    [180] yıkımın manevi çeşidinden

    [181] parıltısı

    [182]İslâm dünyasının Türk milletine düşmanlığını kaldırmak

    [183] şimdi bir buçuk milyar

    [184] günahkâr, büyük günah işleyen

    [185] Türkçülüğe karşı, Kürtçülük yapmak

    [186] anldaşma yaptığı ve yeminleşerek sözleştikleri

    [187] semavi bir kitaba inananlar

    [188] muhtemel zararlara

    [189] İslâm devletlerinde

    [190] Şimdiki İstanbul Üniversitesi

    [191] Askerlik işleri bakanlığı ve Genel Kurmay binası

    [192] aynı asırda yaşayamadığım için

    [193] herkesten farklı

    [194] bir defa daha

    [195] zulüm yapmamışlar

    [196] ikinci meşrutiyetten sonra ülkeye hakim olan parti

    [197] kalbi bir sezişle

    [198] İbn-i Kesîr, Nihâyetü'l-Bidâye ve'n-Nihâye, 1:103-4; Alâuddin el-Hindî, Kenzü'l-Ummâl, 14:330; Süyûti, ed-Dürrü'l-Mensûr, 5:355; Süyûti, el-Hâvî Li'l-Fetâvâ, 2:588; el-Heysemî, Mecmeu'z-Zevâid, 8:244

    [199] birisi İslâm dünyasında,birisi insanlık dünyasında faliyet gösteren din yıkıcıları ve onlardan sonra devam ettirilen sistemleri

    [200] bir çeşet ilahlık

    [201] bir kimsenin hakkı olmadığı halde mühim makamlara gelmesi

    [202] şiddetli baskıcı birsistem kurmak

    [203] harb neticesi hasıl olan maddi manevi kazançlar

    [204] hakkın ve gerçeğin değişmez prensibine

    [205] umumun nefretine

    [206] haketmeden elde edilen makamlar

    [207] gerçeği bilmeyen gafil umumun sevgisine

    [208] eşi görülmemiş bir baskıcı yönetim

    [209] kılık kıyafet yönetmenliği adıyla tesettürün yasaklanması

    [210] cezalandırmak, ve göç ettirmek

    [211] yardımını

    [212] arkadan yardımda bulunmak

    [213] bazı emarelerin belirmesiyle olacak şeyleri çıkarmak

    [214] şimdiki Başbakanlığa mukabil gelen makam

    [215] şimdiki Genel Kurmay Başkanlığına mukabil gelen makam

    [216] emri altına alır

    [217] İslâma ters olmayan değişiklikler

    [218] dalkavukluk yapan yazarlar, kimseler

    [219] etrafa yaymak

    [220] ölülerin ruhlarıyla haberleşme yapıldığına inananlar

    [221] sihirleyici, aldatıcı

    [222] özellikler

    [223] Deccalin başkaları üzerinde etki yapıcı tesirleri

    [224] Buhari, Fiten: 26, Enbiya: 77; Müslim, Fiten: 100, 109; Ebû Dâvud, Melâhim: 14, Sünnet: 25; Tirmizi, Fiten: 56, 62; İbni Mâce, Fiten: 33; Muvetta, Sıfatü'n-Nebî: 2; Müsned, 1:176, 182, 240, 311, 2:22, 27, 37, 39, 122, 124,127, 131, 144, 154, 149, 3:79, 103, 115, 173, 233, 333, 4:139-140, 5:13, 383, 397.

    [225] tam kafir

    [226] insanları aldatıcı çekicilik

    [227] tam inkarda

    [228] işin hakikatını araştırmayan geniş halk tabakası

    [229] işin içyüzünü

    [230] zamanında

    [231] batıl istekleri verilen

    [232] şarltar onun lehinde

    [233] içyüzüne

    [234] din sahasında yapılan yıkımları tekrar canlandıracak

    [235] Tirmizi, Fiten: 57; İbni Mâce, Fiten: 33; Müsned, 1:4, 7; el-Elbânî, Silsiletü'l-Ehâdisi's-Sahîha, 4:122.

    [236] İslâmların içinden çıkan Deccal

    [237] şereflilik belirtisi

    [238] parlayan kılıç

    [239] İslâm işaretleri (ezan, kıyafet, hamd vs.)

    [240] sadece kendini düşünme

    [241] ırkçılık

    [242] Askerin siyasi sisteme baskı yapması

    [243] inançsızlıktan gelen acımasız merhametsiz hayat

    [244] şiddetli zulüm ve baskı

    [245] çok zalim

    [246] kuvvetle mukabele etmeyiz

    [247] dinini terk edip mutlak kafir olarak dine hücum edenlere

    [248] boyun eğmeyiz

    [249] şartların ve esasların

    [250] varlığı

    [251] olmaması

    [252] yapılmadan evvel yoktular

    [253] birinci dünya harbi

    [254] sorumlu

    [255] erlerin

    [256] çalıştırdığı

    [257] silahlı kuvvetlerini

    [258] büyük milletini

    [259] geçici

    [260] devam

    [261] anayasanın tanıdığı hürriyet haklarından

    HAŞİYE Evet, herbiri yüze mukabil binler Türk gençleri, mâsumları, ihtiyarları, Risale-i Nur’a şakird olmala*rından, bu acip asırda, Türk Milletinin Devlet-i Abba*siye inkırâzından İslâm yardımına koşmaları gibi, bu şakirdler dahi aynen koştular. Değil yalnız Said, belki bütün ehl-i hakikat tahsin eder, Türk’e dost olur.

    [262] ihbarcıların

  7. #27
    ***
    DIŞARDA
    Points: 9.735, Level: 66
    Points: 9.735, Level: 66
    Level completed: 22%,
    Points required for next Level: 315
    Level completed: 22%, Points required for next Level: 315
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Nuralanur - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Vip Özel Üye
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Yer
    xxx
    Mesajlar
    1.617
    Points
    9.735
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    17

    Standart Cevap: Risale-i Nur’da ORDU VE ASKER

    Rabbim nurlardan ayırmasın bizleri ...Allah cc razı olsun
    Allah’a bin kere hamd olsun. Sonra, ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun.

Sayfa 3/3 İlkİlk 123

Benzer Konular

  1. Risale-i Nur’dan Müsbet Avrupa’ya Bakış
    By SamiYusuf in forum Risale-i Nur Talebeliği
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.06.09, 06:57
  2. Risale-i Nur’da İstanbul’un Fethi
    By SamiYusuf in forum Emirdağ Lâhikası II
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.05.09, 17:28
  3. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 11.08.08, 20:53
  4. İki ordu karşı karşıya
    By SiLa in forum Hicretin Üçüncü Yılı
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 14.07.08, 08:17
  5. İki Kişilik dev Ordu
    By hüzünyılı in forum İslam Büyüklerimiz ve Alimlerimiz..
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 07.07.08, 08:57

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •