Hikmet Damlaları
Kâinatta hiçbir şey rastgele olmuyor!
İlim nasıl elde edilir.
İlim elde etmenin birçok yolu vardır. Bu yolların başında "ilim ehli kişilerin ağzından" duyulması gelmektedir. Günümüzde işin kolayına kaçılarak kaset teyp ve benzeri aletlerle ilim elde edilmeye çalışılıyor. Bunlarla ilim elde edilmez. İlim yüz yüze, birebir muhatap olmakla öğrenilir ve öğretilir. Öyle bir zamana geldik ki, adam oturmuş bir yandan çay, kahve içiyor diğer taraftan vaaz dinliyor, ilim öğrenmeye çalışıyor. Hiç olacak iş mi? ne yapıyorsun? Amacın nedir? Amacın bir şey öğrenmekse, bu halde bir şey öğrenilmez. Hadi diyelim bir iki kelime öğrendin, bu defada öğrendiğinin faydasını göremezsin.
* * *
Bir beyitte şöyle denilmektedir:
"Ne mal iledir, ne sal iledir,
Beyim ululuk kemâl iledir."
Mal–mülk ile insan adam olur mu?
Olmaz.
Zaman geçirmekle insan adam olur mu?
Olmaz.
Ya ne ile adam olunur?
Kemâl ile…
Kemâl ne ile kazanılır? İman ve amel–i salih ile kazanılır. Kemâl sahibi olup, yükseklere çıkan bir adam, kendini asla büyük görmez, ne kadar yükseğe çıksa o kadar alçak gönüllü olur. Bir hadis–i şerifte buyuruluyor ki:
"Kim Allah(celle celalüh) için tevazû ederse, Allah(celle celalüh) onu yüksek eder."
Şeytan kendini büyük zannetti, alçakların alçağı oldu.
Âdem aleyhisselâm:
"Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik" dedi"(7/23) Bu söz Âdem aleyhisselâm'ın en yüksek insanlardan yaptı.
Resulullah Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) miraca çıktığında Allah(celle celalüh) celle celalûhu:
"Ya Muhammed! Benim misafirimsin, seni ne ile şereflendireyim," diye sordu. Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) ise:
"Kulum" de Ya Rabbi!" dedi.
Onun için İsra suresinde Cenab–ı Hak:
"Gece, kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu Mescid–i Harâm'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid–i Aksâ'ya yürüten…"(17/1) diye buyurmuştur. Biz olsaydık, kim bilir ne derdik?
Ya Rabbi! Elinden tutulacak en zavallılar bizleriz. Elimizden tut!
Rabbimiz buyuruyor ki:
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah(celle celalüh)'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah(celle celalüh) bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”(39/53)
Bu ayet–i celile nazil olunca bir takım kimseler geldiler. Resulullah sallâllahû aleyhi ve sellem Efendimizin önüne oturdular ve İslâm'a girdiler. Onların içinde Efendimizin amcası Hazreti Hamza'yı öldüren Vahşi’de vardı. Efendimiz(aleyhissalatu vesselam) sallallahû aleyhi ve sellem ona sordu:
"Benim amcamı sen mi öldürdün?"
Vahşi;
"Evet" dedi. Bunun üzerine Efendimiz(aleyhissalatu vesselam):
"O zaman arkama otur" buyurdu.
Burayı sakın yanlış anlamayın, dikkat edin. İmam–ı Rabbanî kuddise sırruhu buyurur ki: "Sahabe–i Kiram’ın, Efendimizin bir sohbetinde elde ettikleri makama, bu ümmetin velileri ulaşamaz. Bundan dolayı Hazreti Hamza'yı şehid eden Hazreti Vahşi radıyallahu Anh, tabiinin en hayırlısı olan Veysel Karanî'den daha hayırlı olmuştur."
Bu işlerde büyük hikmetler var, sakın onların kusurlarını düşünmeyiniz. Vahşi radıyallahu anh Hazreti Hamza'nın ne makamlara yükselmesine sebep oldu.
Rabbimizi dinleyelim:
"Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, Bedir'de de düşmanınız olan o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında döndürür dururuz zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz. Ta ki Allah(celle celalüh), iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah(celle celalüh) zalimleri sevmez.”(3/140)
Kâinatta hiç bir şey rast gele olmuyor, işin ilerisini gerisini iyi düşünmek lazım.
Benim kulum hitabının kıymetini bilmeli!
"O, günah bağışlayan, tevbe kabul eden, azabı şiddetli olan, ihsan sahibi Allah(celle celalüh)'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O'nadır."(40/3)
Mevlâ Tealâ evvela neyi duyurdu bize? Buraya dikkat edin; 'bütün günahları mağfiret edici olduğunu' hâla anlamıyorsunuz değil mi? Şimdi anlamayın, bir gün gelecek anlayacaksınız ama o zamanda iş işten geçmiş olacak. O gün kafanızı vurmak için duvar arayacak ama duvar da bulamayacaksınız.
Önümüzde çok büyük bir fırsat var. "Mevlâ Tealâ, kişi, ne kadar çok günah işlemiş de olsa affedici olduğunu haber veriyor."
Bu büyük bağışlamanın karşılığında bizden bir şey istiyor:
"Şu da muhakkak ki ben, tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yolda giden kimseyi bağışlarım."(20/82)
Ne güzel Allah(celle celalüh)'ımız var. Bu büyük haber karşında hemen tevbe etmeli. Düşünün bir kimse, yirmi sene boyunca günahlarla hayatını geçirse, bu zamanın sonunda yarım saat ciddiyetini takınıp tevbe etse, hayatında ki yirmi senelik boşluğu doldurur.
Daha ne istiyorsunuz?
* * *
"Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da peygamberlerini engellemeye, her ümmet kendi peygamberini yakalamaya azmetmişti. Bâtılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte, cezalandırmamın nasıl olduğunu gör!"(40/5)
Dokuz yüz elli sene Nuh aleyhisselâm' ı taşladılar. Ne zaman ki onu öldürmeye karar verdiler, Allah(celle celalüh)-u Tealâ hemen onları yakaladı.
"Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah(celle celalüh)'a karşı yardımcılar da bulamadılar."(70/25)
"İnkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti."(40/6)
Allah(celle celalüh)'ın içeceklerini iç, yiyeceklerini ye, O'nun yarattığı şeylerden elbise yap, giy, O'nun havasını teneffüs et, sonra senin için gönderilen Peygamberini boğmaya kalk! Olacak iş mi?
* * *
"Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rablerini hamd ile tesbih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! derler."(40/7)
"Arş" kelimesi lügatte: Taht, hükümdarın oturduğu koltuk demektir. Şu dünya kâinatta bir nokta gibidir. Yedi kat gök onu kuşatır. Kürsü yedi kat göğü kuşatır, ondan sonra Arş gelir ki o da hepsini kuşatır.
Mevlâ Tealâ, "Arşu'r-Rahman" Rahman'ın Arşı buyuruyor. Yani Mevlâ celle celalühü onu şereflendirmek için "Benim" buyuruyor. Tıpkı "Benim kulum" der gibi. Bu Arşı sekiz melek yükleniyor. Arşı yüklenen ve Arşın etrafında bulunan meleklerin hepsi Allah(celle celalüh)'ı hamd ile tesbih ediyorlar. O'na iman ediyorlar.
Meleklerin iman etmesi ne demektir? İnsanoğlu Mevlâ'ya iman ettiği zaman önceleri pek bir şey bilmez, sonra bildikçe imanı yükselir. Meleklerin de Cenab-ı Hakk'ın büyüklüğünü bildikçe imanları kuvvetleşiyor, demektir.
İmanları artıyor denmez. Hanefi mezhebine göre iman artmaz, eksilmez, ancak kuvvetleşir. İmanın kuvvetlenmesinde de hudut yoktur.
Sonra o melekler ne yapıyorlar. İman edenler için istiğfar talep ediyor. Bakın Allah(celle celalüh)'ımıza bize bu kadar iyilikler ediyor. Herkesten çok onu sevmek lâzım değil midir?
Melekler müminlere dua etmeye devam ediyorlar: "Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vâdettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz azîz ve hakîm olan sensin!”(40/8)
Bir mümin meselâ yüz derece kazansa anası beş derece kazanmış olsa onun hatırı için anasını da yüz dereceye yükseltiyorlar.
Mahmud Ustaosmanoğlu kaddesellahu sirruh